Defalarca sınanan, her defasında da kendini yeniden doğrulayan bir hakikat var; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerinin uzağına atılan her adım, bu ülkenin insanına elem, keder, göz yaşı ve kan gölü olarak dönmüştür.
Demokratik, laik, hukuk devleti niteliklerini haiz bir Cumhuriyet; hem kendimiz hem de geleceğimiz için canımızı savunur gibi savunmakla ve talep etmekle yükümlü olduğumuz ekmek kadar, su kadar, oksijen kadar elzem bir ihtiyaçtır bu coğrafyada.
Bu toprakların işgaline karşı fedakarca verilen mücadele neticesinde elde edilen istiklalin üzerine, müthiş bir vizyonla inşa edilen Cumhuriyet; başka ulusların kan dökerek elde etmek zorunda kaldığı, bizim bazıları için talepkar bile olmadığımız nice kazanımları kattı bize.
Bedelini biz ödemesek de, ödeyen birileri oldu; değerini bilemesek de bu kazanımları kaybetmenin yaratacağı tahribatı bugün etrafımızdaki ülkelere bakarak hemen görmek mümkün. Bu nedenle tüm gücümüzle sarılmak zorundayız Cumhuriyet’e ve kurucu değerlerine.
Şairler sevgisini “Cumhuriyet’in ilk yılları gibiydi yüzün” diye gösterirken; bugün “Cumhuriyet’in 100. yılı gibiydi…” diye başlayıp da güzel bir şekilde tamamlayacağımız cümle bulmakta zorlanıyoruz belki ama; bulmak istediğimiz vakit pek çok şeyin çaresi var…
Yaşasın asırlık Cumhuriyet! Var olsun Atatürk ilke ve devrimleri!